YENi EVLİLERİN YAPTIKLARI 7 HATA

Evliliğin ilk zamanlarında yeni evlilerin sıklıkla yaptıkları 7 hata ve çözümleri... Yeni evlilerin yaptıkları 7 hata Evliliğinizin ilk zamanlarında ufak şımarıklıklar yaparak ortak çıkarlarınızı gözden kaçırmayın. Çok romantik olmasa da ilişkilerde ilk yıl finansal olarak yapılacaklar listesi ilişkilerde ilk sırayı alır. Eğer birkaç yıl içinde ev almak istiyorsanız para önemli bir konudur. İşte para, arkadaşlar, programlar konusunda çiftlerin düşmemeleri gereken hatalar..

1- Para
Para yeni evli çiftlerin üzerinde konuştukları önemli bir konudur. Üzerinde anlaşılamadığında boşanmalara neden olur. Eğer birkaç yıl içinde ev almak istiyorsanız para daha çok önem kazanır. Parayı değerlendirme ve birikim konusundaki düşüncelerinizi konuşun. Kişisel şüpheleri dikkatle ele alarak açıklığa kavuşturun. Geleceğinizle ilgili genel bir para planlaması yapın.

2- Arkadaşlarınıza Yabancılaşmak
Evlendikten sonra çoğu çift arkadaşlarını ikinci plana atar. Başarılı evililiklerde arkadaşlarınızı, çevrenizi hayatınızda tutmalısınız. İyilik dolu kalbinizi evlilik adanızda gizlemeyin. Arkadaşlardan uzaklaşma yeni evliyken gelmemelerini istememe (ilk bir ay için olabilir ancak sonrasında davet etmelisiniz), evlilikle ilgili onları zorlama, eşinizin her zaman yanınızda olmasını isteme gibi şekillerde baş gösterir. Arkadaşlarınızın sizden uzaklaşmaması için hep beraber vakit geçirebileceğiniz keyifli ortamlar oluşturun. Sosyalliğinizi yitirmemek için programınız sıkı olsa bile onları evinize davet edin, dışarı çıkın.

3- Yeterince Seks Yapmama
Seks iyi bir evlilikte inanılmaz önemlididr. Ancak yeni evlilerin yüzde 60'ından fazlası seks konusunda azgındır yani seks hayatları hızlıdır. Bunun 3 önemli nedeni vardır; Çok yoğun bir yaşam, kendini iyi hissetmeme, durumundan memnun olma. Bu durumda ne yapmalısınız? İyi hissetmeseniz bile sekse başlayın. Eğer bunu alışkanlık haline getirirseniz daha fazla istemeye başlayacaksınız. Seksi programlayın. Asla sonradan akla gelen bir fikir olmamalı. Seks hakkında konuşun. Sorunlarınızla yüzleşin ve daha rahat etmek için yeni yollar arayın. Seks moduna girmeyi deneyin. Seksle ilgili şeyler düşünün, partnerinize gün boyu onu harekete geçirecek seksle ilgili şeyler söyleyin.

4 - Kilo Alma
Yeni evliler balayından sonra azar azar kilo almaya başlar. Bunun üç nedeni olabilir; Kendinize bakmakla ilgili yeterince motive edilmeyişiniz, evde vakit geçirmeyi sevmek, abartılı yemekler yemek, ne yediğinize dikkat edecek ya da jimnastik yapamayacak kadar meşgul olmanız. Evlendiğiniz gibi kalmak için neye dikkat etmelisiniz? Birbirinizin kilo hedeflerine saygı duyarak beslenme ve egzersiz planı yapmanız, kilo almadığınız zaman kendinizi ödüllendirmeniz ya da birbirinizi motive ederek cesaretlendirmeniz yeterli olabilir.

5- Ebeveynlerin Yaşamlarına Karışmasına İzin Verme
Çiftlerin yüzde 50'si anne, baba veya kardeşleriyle ilgili evlilik problemleri yaşıyor. Bune neden olan faktörler; ailelerin farklı geleneklere sahip olması, çocuklarını kendi ailelerinden gördükleri gibi sıkı yetiştirmeye ve hayatlarına müdahale etme alışkanlıkları, çocukları yeni evlenen ailelerin duygusal bir geçiş dönemi yaşaması, ailelerin birbirlerine dair düş kırıklığı yaşamaları ve çiftlerin kendilerine yeterince zaman ayıramaması. Bu durumda ne yapmalısınız? Öncelikle yeni kurduğunuz birliktelikle ilgili sınırlarınızı iyi çizin. Yanlış anlaşılmalardan uzak durun, tatil zamanlarınızı önceden programlayın. Eşinizin ailesinin hatalarından ötürü onu suçlamayın. Ailenizle ilgili başkasından duymak istemeyeceklerinizi başkasına söylemeyin. Evliliğinizle ilgili sırlarınızı ailenizle paylaşmayın.

6- Adilce Tartışın
Evlendikten sonra herşeyi yapabileceğinizi ve söyleyebileceğinizi düşünmeyin. Anlaşamadığınız konular her zaman olacaktır ancak bunun ilişkinize zedelemesine izin vermeyin. Nasıl adilce tartışırsınız? Hangi konu hakkında tarışacağınızı belirleyin, konuyu dağıtmayın. Gerçekten sinirlenmeye başladığınızda kalkıp yürüyün, birkaç dakika sakinleştikten sonra devam edin. Daha sonra pişmanlık duyacağınız şeyler düşünmeyin. Yapıcı hareket edin. Herşeyin iyi bir yönü vardır değil mi? El sıkışın ve doğru seks yapmaya gidin.

7- Bebek Sahibi Olmayla İlgili Takıntılar
Yeni evliler daha sonraki adım bebek sahibi olma konusunda çok düşündükleri için yaşamlarından zevk almayabilirler. Çoğu çift evlendikten 3 yıl sonra bebek sahibi olmak istiyor. Evliliğin ilk zamanları bebek için erken olabilir. Bu durumda ilişkinize odaklanmalısınız. Birlikte ve aynı evde olmanın keyfini çıkarın. Bebek sahibi olmak için uygun zamanı ortak belirleyin.

 
EVLİLİGİN EN TEMEL KURALLARINI UNUTMAYIN

Evlilikte bu kuralları asla aklınızdan çıkarmayın. Evliliğin en temel kuralını unutmayın. Sağlıklı bir ilişki için kişinin karşısındakini kendisinden ayrı bir birey olarak görüp onun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışması gerekir. Bunu yapabilmek için de kişi önce kendini tanıyıp anlamalıdır.

Farklılıklara rağmen ortak kararlar alabilmek

Evlilik birbirinden farklı iki insanın beraber bir yaşam sürdürmesidir. Hiçbir insan diğerine benzemez, birbirine benzeyen insanların da aynı anda, aynı duygu ve düşüncelerde olması her zaman mümkün değildir. Evlilik yaşamı ise bu farklılıklara rağmen ortak kararlar almayı ve birlikte hareket etmeyi gerektiren durumlarla doludur. Bu nedenle en uyumlu evliliklerde bile zaman zaman çatışmaların, anlaşmazlıkların yaşanması kaçınılmazdır.

Eşler arasında açık iletişim olmalıdır

Evlilik çatışması insan yaşamındaki problemlerin en rahatsız edici olanlarından biridir. Çatışmaların en kısa sürede ve en az zararla çözülmesi için eşler arasında açık iletişimin olduğu sağlam bir ilişki olmalıdır. Sağlıklı bir ilişki için kişinin karşısındakini kendisinden ayrı bir birey olarak görüp onun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışması gerekir. Bunu yapabilmek için de kişinin öncelikle kendini tanıyıp anlaması, evlilikten beklentilerini ve aralarındaki ilişkide, yaşanan sorunlarda kendi rolünü görmesi, gerektiğinde kendini değiştirme ya da geri adım atma olgunluğunu gösterebilmesi gerekir.

Evlilik hangi becerileri gerektirir?

Kimse evliliğe mükemmel bir eş olarak başlamaz. Bazen yetiştiğimiz ailedeki etkili olmayan, olumsuz davranış kalıpları ilişkiye taşınabilir, kimi zaman da yaşamın normal güçlükleri mutlu bir evlilik sürdürmeyi zorlaştırabilir. Evlilik; kendini anlamak, eşini anlamak, farklılıkları kabul edebilmek ve tartışmayı bilmek, problem çözmek ve gibi bazı beceriler gerektirir.

Evlilikte sorunlar daha çok hangi konularda çıkıyor?

Evlilikte problemler genel hatlarıyla iletişim, problem çözme ve uzlaşma, duygusal yakınlığa ait problemler ve cinsellik gibi konularda ortaya çıkmaktadır. Toplumumuzda evlilik terapisine başvurularda kavgalı ilişki, aile içi ilişlerde baskı ve kısıtlamalar, aldatma, ailelerle ilişkiler ve cinsellikle ilgili sorunlar sık rastlanan problemler olarak sayılabilir. Çiftler evlilikteki olumsuz gidişi bazen kendi problem çözme becerileri ile profesyonel bir yardım almaksızın aşabilseler de çoğu zaman bir evlilik terapisine ihtiyaç vardır.



PROF. DR. NEVZAT TARHAN- UZM. PSK. ÇİĞDEM DEMİRSOY

 
MUTLU EVLİLİĞİN FORMÜLÜ BULUNDU

Evli çiftlerin vücut dillerini ve ses tonlarını inceleyen bilim adamları %94 oranında hangi evliliğin sürüp hangisinin sürmeyeceğini belirlediklerini iddia ettiler.
        
Uzmanlar 10 yıldan fazla bir süre yaklaşık 100 genç çifti izlemeye aldı ve evliliğin ne zaman boşanmaya doğru gittiğini anlamaya çalıştı. Araştırmacılar, yeni evlenen bir çiftin genelde seks, para ya da çocuklar yüzünden çıkan tartışmalarının ilk 15 dakikasını incelediler. Bu sırada vücut dilleri, kullandıkları sözler ve nabız atışları da dikkate alındı. Tüm bunlar formüle edilerek evliliklerinin ne kadar süreceği ihtimali hesaplanmaya çalışıldı.

Hızlı göz hareketleri, alay ve eleştiri, olumsuz puanlar olarak haneye yazılırken, şaka, gülümseme ve olumlu jest ve mimikler olumlu puanlar olarak işlendi.

Beşte bir formülü

Amerikan Bilimde İlerleme Derneği'nin yıllık toplantısında açıklanan modele ‘"Evlilik Sohbetleri Dow Jones Endüstri Ortalaması" adı verildi. Araştırmaya Washington Üniversitesi psikoloji profesörlerinden John Gottman liderlik etti. 40 yıldır evli olan Prof. Gottman, evliliğin temel hesaplamasının pozitif davranışların, negatif davranışlara oranı olduğunu söyledi. Beş pozitif davranışa karşılık negatif jestlerin oranı 1'de kalıyorsa, o evliliğin sürmesine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Prof. Gottman, "Evliliğin efendileri önemli bir şey konuşurken tartışıyor olabilirler, ancak gülüyor, birbirlerine takılıyorlarsa burada duygusal bağın işaretlerini görüyorsunuz" dedi. Prof. Gottman, duygusal bağı koruyamayanların ise boşandığını söyledi. Bu model sayesinde çiftlerin önceden evliliklerindeki olumsuzlukları belirleyip ilişkilerini güçlendirmek için harekete geçebilecekleri belirtildi.


Kendinizi test edin: İlişkiniz ne yönde?

Aşağıdaki soruları birden beşe kadar derecelendirerek, kendi evliliğinizin nasıl gittiğini test edebilirsiniz (1- Kesinlikle katılmıyorum, 2-Katılmıyorum 3-Nötr, 4-Katılıyorum, 5-Kesinlikle katılıyorum).

1- İlgiye ihtiyacım varken ihmal ediliyorum.

2- Eşim genelde benim duygularımı algılayamıyor.

3- Sık sık eşimle anlamlı bir diyalog kurmakta zorlanıyorum.

4- Eşimden beklediğim ilgiyi görmeyince çıldırıyorum.

5- Genelde eşimle kendimi gergin bir ortamda buluyorum.

6- Eşim benimle aynı görüşte olmadığında sinirleniyorum.

7- Eşime kendimi dinletme konusunda sorunlarım var.

8- Eşimin bana açılmasını sağlamakta zorlanıyorum.

9- Eşimi konuşturmak konusunda sorunlarım var.


PUANLAMA

8'in altında: İlişkinizde doğrudan bir dil kullanıyorsunuz ve eşinizden ne beklediğinizi ifade edebiliyorsunuz.

8 ve üstü: Çok ketumsunuz. Eşinizin ne istediğinizi anlayabilmesi için bir düşünce okura ihtiyacı var.

4-6 arası: Sekizin altı: Eşiniz sizi dinleyip ne istediğinizi anlayabiliyor.

7-9 arası: Sekizin altı: Birlikteliğinize çok güveniyorsunuz.

9 ve üstü: Eşinizin güvenini sağlamak için daha fazlasını yapmalısınız

 
 CİNSELLİK VE KORKU

Türk kadınında cinsel ilişkiye girme korkusu depresyondan sonra en çok görülen problemdir. Bu problem Avrupa ülkelerinde ve Amerika`da literatürden çıkmış durumdadır. Yani bu şikayette nerdeyse yok olma derecesinde azalmıştır. Bizde çok görülmesinin nedenleri vardır. Bu nedenleri sırasıyla açıklayacak olursak:

Cinsel konularda bilgi eksiklikleri vardır.

Cinsel konularda yanlış bilgiler vardır.

Bizim gibi gelişmemiş toplumlarda cinsellik tabu olarak kabul edilmektedir.

Cinsel konular günah veya yasak olarak algılanabilmektedir.

Cinsellik bir zevk olarak algılanmaz, cinsel ilişki ancak bir çocuk yapmak içindir diye bir inanış etkindir.

Cinsellik hakkında bilgiler annelerden alınmaktadır. Evliliklerinde mutsuz olan, evliliklerinde cinsel ilişkileri iyi olmayan, orgazm olamayan anneler kızlarına cinselliği anlatırken olumsuz uyarılar yapabilmektedirler.

Cinsel ilişkideki abdest alma çiftlere korkutucu ve cezalandırıcı şekilde anlatılmaktadır.

Genç, çocukluğundan itibaren cinsel sorunlarına cevap alamamaktadır. Bu sorulara kızgın, sert, konuyu kapatıcı, engelleyici cevaplar alabilmektedir.

Cinsellik korkutucu motiflerle anlatılmaktadır.

Cinsel organ kötü, kirli, pis, yasaklayıcı, tehlikeli olarak anlatılmaktadır.

Cinsellik hem konuşulmayan, hem bilinmeyen, hem de kötü algılandığında, genç hanım ilişkiye girme korkusuyla karşı karşıya kalabilmektedir.

Özellikle bizim gibi cinsellik konusunda bilgi eksikliği yaşayan toplumlarda bir büyük sorun da, kızlık zarı sorunudur. Bu konuda da çok sayıda eksik, yanlış bilgiler vardır.

Bu konu kimse ile konuşulamaz, hatta bu konu geleneksel toplumlarda cinayetlere sebep olur (namus cinayetleri).

Cinsel ilişki ile ilgili erkek çocuğa bilgi verilir, anlatılır. Hatta uygulama yaptırılır. Ama kız çocuğa, kulaktan dolma bilgiler verilir. Bu bilgiler bazen yanlış, eksik olur. Bazen de yardımcı olmak şöyle dursun, genç kızı daha fazla korkutabilir.

Bu konu ile ilgili çoğunlukla ürkütücü bilgiler verilir.

Bu konunun yemek yemek kadar gerekli ve normal bir ihtiyaç olduğundan bahsedilmez.

Kişisel farklılıklar da sorunu ortaya çıkarabilir. Bay veya bayandan biri fazla nazik, kibar, duygusal, hayal gücü geniş olabilir.

Cinsellik anlatılırken sevgi ve duygu kısmı pek vurgulanmaz.

Sadece cinsellik değil, ailelerde daha pek çok konu konuşulmaz.

Çiftler arasında beklentiler fazladır, çiftler böyle bir zorlukla karşılaştıklarında kimden yardım isteyeceklerini, kime gideceklerini bilemezler.

Ailelerine işin başında sorunlarını açamazlar, sonun da açmak zorunda kalabilirler. Açtıklarında ailenin paniği başlar. Aile kendisini sorumlu hisseder. Bazen de kendisini suçlar, bu suçlulukla onlara yardımcı olacakları yerde, çocuklarının iki ayağını bir pabuca sokarlar.

Belli ki bu heyecanları istem dışıdır ama çocuklarının korkusu gittikçe artar.

 
DOĞRU KİSİYİ BULDUNUZ MU ?

Deli gibi aşıksınız, beklediğiniz o teklifi de aldınız. Peki, ama bu kişi sizin ömrünüzü birlikte geçirmek isteyeceğiniz erkek mi? Evlenme teklifine evet demeden önce, kendinize sormanız gereken birkaç soru var…
 
İşyerinde çok başarılı bir kadın olabilirsiniz, ya da hayatta yaptığınız seçimlerde hep doğru kararı verdiğinizi düşünebilirsiniz. Fakat iş evleneceği kişiyi seçmeye gelince, birçok insan yanlış kararlar verebiliyor. Oldukça artan boşanmaların nedenlerinden biri de bu değil mi? Siz de evlenme teklifine “evet” cevabını verirken tuzağa düşmüş gibi hissetmek istemiyorsanız, hayatınızı geçirmeyi planladığınız erkeği daha yakından tanımak istiyorsanız, bazı davranışlarına daha yakından bakmanız gerekir.

Hayatınızı nasıl geçirmek istediğinizi bilin!
Evleneceğiniz insanla birlikte olduğunuz süre boyunca nasıl vakit geçirmeyi düşünüyorsunuz? Örneğin onunla sadece seyahat edip, yemek yiyip birlikte yürüyüş yapmayı mı? Hayat sadece bunları yaparak geçmez. Bunlardan daha derin ve daha anlamlı bir şeyler paylaşmalısınız. Hayatı birlikte de yaşayabilir, ayrı ayrı da takılabilirsiniz. Bu sizin seçiminiz.

Ona tam olarak güvendiğinizden emin olun!
Kendinize bir sorun, bir sorun olduğunda ya da kendi başınıza halledemeyeceğiniz bir durumda ona güvenebilir misiniz? Güven bir ilişkinin temel besinidir. Siz evlenmeyi düşündüğünüz bu kişiye duygularınızı açacak ve fikirlerinizi özgürce paylaşacak kadar güveniyor musunuz? Bu soruya cevap verirken kendinize mümkün olduğu kadar dürüst olmaya çalışın.

İyi tanıyor musunuz?
İki çeşit insan vardır: Birincisi kişisel gelişimine önem veren, ikincisi ise sadece rahatını düşünen. Rahatına düşkün olanlar maddiyata çok önem verir. Evlenmeyi düşündüğünüz kişinin hayattaki duruşuna çok dikkat edin.

Rahatına düşkün olan kişiler genellikle 'ben merkezli' olurlar. Önce kendilerini düşünürler oysa evlilik iki kişinin ortak yarattığı bir kurumdur. O yüzden bu konuya özellikle dikkat ederek 'Evet' deyin.

 
ONU ELİNDEN KACIRMA

Sonunda büyük aşkınızla evlendiniz ve artık sonsuza kadar onun yanınızda olacağını, onu asla kaybetmeyeceğinizi düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz çünkü aşkın garantisi yoktur!

Evliliklerde yaşanan ortak sorunlardan biri de karşınızdakini kaybetme korkusu olmadan aşkınızı garantiye aldığınızı düşünmek. Fakat bu düşünce çoğu zaman yanlıştır çünkü aşkın garantisi yoktur!

Eşinizi ilk günkü gibi sevseniz de beraber yaşamanın verdiği rahatlıkla eski alışkanlıklarınız zamanla değişebilir. Örneğin yatağa seksi iç çamaşırlarıyla girmek yerine uzun penye pijamalarla girmeyi tercih ediyor olabilirsiniz. Evinizde rahat giyinmeyi istemek doğaldır fakat eşiniz sizi her ne kadar güzel bulduğunu söylese de arada sırada karşısına onu baştan çıkaran kıyafetlerle çıkmak ilişkinize heyecan katacaktır. İlişkinizin garanti altında olduğunu düşünmek sizin için ne kadar kolaysa uygulamak da o kadar kolay olacaktır.

Takdir etmeyi bilin

Eşinizin yaptığı işler için her zaman teşekkür ediyor olabilirsiniz örneğin çöpü attığında ya da sofrayı toplamanıza yardım ettiğinde. Fakat yaptığı bu günlük işler her gün yapılması gereken işler olduğu için teşekkürünüz çok fazla anlam ifade etmeyebilir. Eşiniz sizden daha fazla şey bekliyor olabilir ve bunun için onu suçlamak yerine istediğini yaparsanız çok daha mutlu olacağınızı görürsünüz. Size yardım ettiğinde ona farklı sürprizler yapabilirsiniz. Mesela arabasına ya da cebine anlamlı bir teşekkür notu yazabilirsiniz. Göreceksiniz eşiniz bu nota normal bir teşekkürden çok daha fazla sevinecektir.

İlişkinizi canlı tutun!

Yönetici olmaktan vazgeçin

Evliliklerde yaşanan sorunlardan biri de kadının her zaman yönetici konumunda olmasıdır. Ev işlerinin organizasyonu, çocukların bakımı gibi sorumluluklar üzerinizde olabilir fakat sürekli olarak elinizde toz beziyle dolaşmak yerine kendinize de biraz zaman ayırmalısınız. Böylece kendinize ayıracağınız zamanda eşinizle ilgilenebilir ona iş bölümü için direktifler vermek yerine romantik bir yemek yiyerek vaktinizi daha mutlu geçirebilirsiniz.

Zaman planlaması

Hafta sonu geceleri eşinizle birbirinize ayırdığınız tek vakit olsa da bunu sık sık yapmanızda yarar var. Örneğin günde sadece on dakikayı birbirinize ayırabilir ve ayırdığınız zaman içinde sadece birbirinizle konuşabilir ya da sadece bakışabilirsiniz. Bu on dakika size iki saat gibi gelecektir.

Onu sevdiğinizi unutmayın

Her gününüzü sanki son gününüz gibi yaşayarak eşinizi ne kadar sevdiğinizi her fırsatta belli edin. Kavga etmiş olsanız da birbirinize dargın olarak yatağa girmeyin ya da eşinizi evden işe uğurlarken onu "hoşça kal" demeden uğurlamayın. Hayatın çok kısa olduğunun farkına varın ve birlikte geçirdiğiniz her günün ne kadar değerli olduğunu hatırlayın.

Ayrılığa neden olan 7 kavga sebebi

Ona bugün dokundunuz mu?

Eşinize olan sevginizi göstermek için el ele tutuşmaktan ya da ona sarılmaktan çekinmeyin. Özel bin an olması gerekmiyor içinizden geldiğinde ona küçük dokunuşlarla sevginizi ifade edebilirsiniz. Erkekler için dokunulmak seni seviyorum cümlesini duymaktan çok daha anlamlıdır. Çünkü erkekler sözlerden çok davranışlara önem veririler. Sizin güzel sözler söylemeniz hoşlarına gider tabii ki fakat elinizi onun sırtına koymanız onun için çok daha anlamlı şeyleri ifade eder. Vücut teması beyni ve hormonları harekete geçirir ve dokunulduğunda kendini size çok daha yakın hisseder.

Eşinizin dikkatini çekin! Neler yapabilirsiniz?

- Eşiniz sizi dağınık saçlarınızla ya da eşofmanlarınızla güzel bulduğunu söylese de siz karşısına bakımlı çıkmaya özen gösterin. Hiç olmazsa haftada bir ya da iki kez onun için saçınızı yaptırın ve onu güzel kıyafetlerle karşılayın.

- Gün içinde onu arayarak güzel sözler söylemekten çekinmeyin.

- Ona dokunmak için yalnız kalmayı beklemek yerine içinizden gelen zamanı bekleyin

 
AYNI YASTIKTA BİR OMUR BOYU YAŞLANMAYI KİM İSTEMEZKİ ?

Her ilişkinin kendine özgü kimliği ve kuralları olsa da yapılan bazı önerileri kulağınıza fısıldamak istedik. Her şey bir ömür boyu mutluluk için…

Özgürlükten korkmayın

Evlilik bundan sonraki hayatınıza bitişik ikizler gibi devam edeceğiniz anlamına gelmiyor. Tam tersine birbirinize ne kadar fazla bireysel yaşam alanı bırakırsanız ilişkiniz o kadar sağlıklı olur. Kendinize ait zamanlarda kişisel olarak kendinizi geliştirecek ve kendinizle baş başa kalmaktan keyif alacaksınız. Böylece beraber olduğunuz zamanların daha da değerli olduğunu hissedeceksiniz. Bu da sizin kendinize olan güveninizi artırırken aynı zamanda evliliğinizin de daha güvende olmasını sağlayacak. Bunun için kimi zaman ayrı programlar yapmaktan çekinmeyin.

Destek olmak çok önemli

Birini sevdiğimizde ona her koşulda destek oluruz. Kimi zaman bu tüm dünyayı karşımıza almak demek olsa bile! Evlilik süresince, hatta düğün organizasyonu sürecinde bile, bir çok sorun yaşanabilir. Güçlü bir ilişkisi olan çiftler birbirlerine her zaman bu desteği vermeye hazırdır. Sevdiğinizin tarafını seçin. Orada kalın!

Yatağa yatarken kırgınlıklar geride kalmalı

Kavga etseniz bile yatağa yatmadan önce barışmaya bakın. Kızgın bir halde uyumak kadar yıpratıcı ve yıkıcı bir şey yoktur. Bir kere ertesi gün de aynı olumsuz duygularla uyanırsınız. Ayrıca, yavaş yavaş bazı kırgınlıklar sizde yer etmeye başlar ki bu çok tehlikeli. Güçlü bir ilişkiye sahip çiftler olumsuz duygularını da paylaşır ancak uzlaşmaya hep açıktırlar.

Çocuk planlayın

Çocuk yapmaktan bahsediyorsanız, bir ömür boyu birlikte olmayı planlıyorsunuz demektir. Biliyorsunuz, erkekler için çocuk sahibi olmak evlilikten bile daha bağlayıcı bir karar. Birbirinizden çocuk sahibi olmak istediğinizi söylediğinizde ilişkinizin de güvende olduğu mesajını vermiş olursunuz çünkü bu, “hayatımım geri kalanını seninle geçirmek istiyorum” demek gibi bir şeydir.

Kutlamak iyidir

Biriniz terfi olmuşsunuzdur ya da ilk randevunuzun yıldönümüdür. Birbiriniz için önemli günleri hatırlayıp kutlamaya devam etmek ilişkinize gösterdiğiniz özen açısından önemlidir. Ancak şu da bir gerçek ki genelde erkekler böyle günlerde kadınlar kadar heyecan duymaz. Bu gibi özel günlere büyük beklentilerle yaklaşmak hayal kırıklığı yaratacaktır. Sevginizin kanıtını eşinizin sizi yıldönümünüzde götürdüğü şık restoranda ya da sabah uyanınca size verdiği çiçeklerde aramak iyi bir fikir değil. Kutlama yapmak için çeşitli fırsatlar yaratırken hem kendi kendinize yapacağınız hem eşinize hissettirebileceğiniz baskılardan kaçının.

Büyük jestlere gerek yok

Bir araştırmaya göre ilişkilerinin başında birbirlerine büyük jestler yapan çiftlerin evlilikleri ömür boyu sürmüyor. Küçük jestler ve sürprizleri hayatlarının bir parçası haline getirenler içinse tam tersi bir durum söz konusu. Sanırız önemli olan birlikteliği sürekli beslemek. Bunun temelinde de özen göstermek var.

Gülümseyin!

Gülmek kadar iyi bir vitamin yok. Birbirinizi güldürebildiğiniz sürece ilişkiniz devam edecektir. Şakalaşıp gülerken aranızdaki iletişim güçlenir, birlikteliğiniz sizlere mutluluk getirir. Beraber kahkahalar atabilmek mutlu bir evliliğin anahtarıdır diyebiliriz.

 
MUTLU EVLİLİK İÇİN ÇEVRE ÖNEMLİDİR

Mutlu ve huzurlu bir iç yaşantı için bizi etkileyen çevrenin, içinde yaşadığımız dünyanın sağlıklı olması önemli. Bunun için de ilk başta toplumun en küçük biriminden başlayıp bireyi yetiştiren aileyi sağlıklı kılmak gerekir.

Mutlu evlilik için çevre önemlidir
Eşler birbirini etkiler

Aile toplumun en küçük sosyal birimidir. Sosyal olaylar insanın yaşantısını insan da toplumun yapısını şekillendirir, sürekli karşılıklı bir etkileşim vardır. Günlük yaşamın akışı içinde aile içi ilişki ve etkileşimlerde olup bitenlerin her zaman farkında değiliz. Oysa aile üyeleri arasındaki karşılıklı etkileşimler ve çeşitli yaşam olayları bireylerin her birinin ruh sağlığına etki eder. Bireylerden birinin ruh sağlığı ailenin bütününü, ailenin sağlığı da tek tek üyelerinin ruhsal durumunu etkilemektedir. Bu nedenle günlük aile olaylarının altında yatan duyguları ve nedenleri, işleyen kuralları anlamak ailenin ve aileyi oluşturan bireylerin sağlıklı olması için önemlidir ve bazen bu dinamikleri anlamak ve çözmek bir uzman yardımı gerektirir.

Aile terapisi ne zaman gerekli olur?

Aile içi sorunlar, yaşanan tartışmalar, meydana gelen iletişim kazaları eşleri etkiler. Çiftler bu süreci iyi götürememişlerse eğer artık birbirini duymaz olurlar. Şu iki durumda aile terapisi gerekebilir.

Aile üyelerinden birinin ruh sağlığında problem olduğunda.

Aile üyeleri arasındaki ilişkide problem olduğunda.

Aile terapisinde ne yapılır?

Aile terapisinde genel olarak aile ile birey arasındaki etkileşim ele alınır. Üyelerin birbirlerini daha iyi anlaması ve problem çözme becerileri kazanmalarını sağladığımızda aile içi çatışmaları çözmek ve psikolojik problemleri önlemek mümkün olur.

Ailedeki sorunlar çiftleri üzer

Son yıllarda psikoterapi sürecinde kişinin sadece içsel yaşantısına değil kişiler arası ilişkilerine, etkileşimlerine de önem verilmeye başlanmıştır. Geleneksel yaklaşımlarda kişideki psikolojik sorunlar içsel çatışmalarının dışa vurumu olarak kabul edilir ve terapide bireyin iç yaşantısına odaklanılır. Aile tedavisi yaklaşımında ise tam tersi bir bakış açısı vardır. Aile üyelerinden herhangi birinin sorunu, yaşadığı depresyon, alkol-madde bağımlılığı vb. bir problem ailedeki diğer kişileri de etkiler. Bazen de bireyin problemi aile içi ilişkilerdeki sorunlardan kaynaklanmaktadır. Kişinin yaşadığı problem aileden kaynaklanmasa bile ailedeki diğer kişiler o problemden etkilenmektedir. Başka bir deyişle yaşanan problem çerçevesinde karşılıklı etkileşimler vardır.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN- UZM. PSK. ÇİĞDEM DEMİRSOY

 
EVLİLİĞİN DÜŞMANI; ALDATMA !

Eş aldatma evlilik bağlarını zayıflatan, hatta ortadan kaldıran bir durumdur. Evliliğin en önemli aşamaları olan sevgi, saygı ve güven bağlarını zedeler.

Evliliğin düşmanı: Aldatma!
Bazı evliliklerdeki, 'sen istediğinle beraber ol, ben de istediğimle' yaklaşımı, evliliğin doğasına aykırıdır, sorunu çözmeyi de engeller. Çiftler arasında zaman zaman yaşanan tartışmalar, daha sonra söylenmeye dönüşür. Eşler evlenmeden önce mutlu ve iyi şeyleri paylaşırken, evlendikten sonra başta çocukların sorumluluğu olmak üzere, bir çok problemle karşılaşır. Konuşulanlar hep sorun olunca paylaşılan olumlu şeyler azalmaya başlar. Evlilik ve aldatma üzerine Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile konuştuk...

Evlilik aşkı azaltıyor mu?
Aile terapilerinde eşlere, cinsel sadakatin önemi ve kişilerin geçici olarak zevklerini ertelemeleri gerektiği vurgulanır. Çiftlere, 'eşinle paylaştığın zaman seni mutlu eden yirmi madde sıralar mısın?' denir. Hastalar ikinci seansa geldiklerinde, çoğu zaman bu yirmi maddeden ancak altı, yedisini yazmış olurlar. Halbuki, aynı soru evlilikten önce sorulsaydı, yirmi maddeyi kolayca dolduracaklardı. Terapi esnasında bu paylaşımların sayısı artırılmaya, yirmiler yetmişe, seksene çıkarılmaya çalışılır.
Eşler beraber paylaştıkları güzellikleri ve karşı tarafın ihtiyaçlarını yeterince bilmediklerinden, ortaya suçlayıcı, yargılayıcı ve birbirlerinin kusurlarını ön plana çıkarıcı bir tablo çıkar. Onlar, evlilikte karşılaştıkları meseleleri problem haline getirmeden çözmenin yollarını bulamazlar. Karşıdakinin hoşlanmadığı bir konuyu, duyguları yıkan bir biçimde çok sık tartışmak, ruhu acıtan bir şeydir, sizi karşı tarafın gözünde sevimsiz yapar.

Çiftler böyle durumlarda birbirlerini mutlu eden alanlardan uzaklaşıyor mu?
Evet. Evlilik terapilerinde kişileri suçlamak yerine, 'duyguları açmak' üzerinde durulur. Karşıdakine, 'amacım seni incitmek değil, duygularımı açmak. Seni suçlamıyorum, birbirimizin ihtiyacını anlamaya çalışıyorum' mesajının önemi anlatılır. Karşı tarafa, onu savunmaya itecek şekilde yaklaşmamak, evlilikteki fırtınaları büyük ölçüde çözecektir.
Böyle fırtınalı dönemlerde insanlar kolay yolu seçerler. Onlardan biri de, çalıştığı iş yerinde kendisine yaldızlı cümleler kuran, övgü sözcükleri kullanan, onun hoşuna gidecek biçimde davranan kişiye yönelmek ve onunla sevgili hayatı yaşamaya başlamaktır. Halbuki bunlar geçici mutluluklardır. Burada eş de aynı şekilde düşünürse, taraflar arasında sevgi ve saygısı kalmaz, evlilik boşanmayla noktalanır.
İnsanlar ikinci evliliklerinde daha mı töleranslı oluyor?;

Boşanan birinin ikinci biriyle evlendikten sonra söylediği şu sözü hiç unutamam: 'Yeni eşime olan davranışlarımı düşündüğüm zaman, ona eski eşime yapmadığım fedakarlığı yaptığımı görüyorum. Önceki eşimle birbirimize gereken fedakarlığı gösterebilseydik, sanırım boşanmazdık'. Yâni, eski eşine vermediği değeri yeni eşine verdiğini itiraf etmektedir. Halbuki ilk evliliğinde de bu kadar verici davranabilse ve onu anlayabilseydi fırtına aşılacak, ardından kaliteli bir evlilik ortaya çıkacaktı. İnsan, önüne hoşlanmadığı bir şey çıktığında hemen yolunu değiştiriyorsa, aynı şeyi evlilikte de yapabilir, ufak bir sorunda evliliğini bitirme yoluna gidebilir.

Amerikalıların eğlenmeye odaklı bir toplum halinde olmaları evlilikte de geçerlidir. Onlar, evlilikle ilgili sıkıntılar ortaya çıktığında, bu güçlükten kurtulmak için bir başkasına âşık olma ya da bir başka sevgiliyle yaşama yoluna gider; onunla sorun yaşandığında ise bir başkasına yönelirler. Bu zikzaklı hayatı seçmeleri sonunda, zengin ama mutsuz, sürekli psikolojik yardım alan insanlar ortaya çıkar. Halbuki evlilikte, 'eşimle nasıl mutlu olurum, birbirimizin ihtiyaçlarını nasıl anlar ve gideririz?' hususu yaşam felsefesi haline gelirse, zorluklar aşılacak ve eşler güzel bir bedel ödeyerek yollarına devam edecektir.

"Karşılıklılık" ilkesi;

Evrende, gizli psikolojik kanunlardan biri olan 'karşılıklılık' ilkesi vardır. Bu ilkede, hiçbir şey bedel ödenmeden o insana ait olmaz. 'İyilik yaparsan iyilik bulursun, sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma, almak istiyorsan ver, tüketmek istiyorsan önce üretmelisin, her şeyin bir bedeli vardır' gibi atasözlerinde de bu durum açıkça belirtilir. İyi para kazanmak için nasıl çok çalışmak gerekirse, iyi bir evlilik için de ciddi bir bedel ödenmesi gerekir. Mutluluğu, karşılığını ödemeden elde etmek, evlilikte de mümkün değildir.

Evlilikte de zaman zaman sıkıntılı ve çileli dönemler yaşanır. Ancak bu dönemler sağlıklı bir biçimde aşıldıktan sonra, evliliğin meyveleri toplanabilir. Karşılıklılık ilkesi unutulur, eşler emek vermeden, yorulmadan, çile çekmeden mutlu bir evlilik yaşamak isterlerse, buna ulaşmaları mümkün olmayacaktır. Mutlu evlilikler, yatırım yapılmış, bedel ödenmiş, zorlukları aşmak için tarafların birbirlerini anlamaya çalıştıkları evliliklerdir. Böyle evliliklerde eşler, küçük bir sıkıntıyla karşılaştıklarında, 'bu kadın ya da adam beni mutlu etmiyor' diyerek yeni bir arayışa girmezler.

Eşler, evlilikleri sırasında bir engelle karşılaşırlarsa, 'bu evliliği götüremiyorum' yerine, 'bu engeli nasıl aşarım?' demeli, çözümü düşünmelidir. Bekledikleri mutlulukları yaşayamadıklarında, - aynı gemide olduklarını unutmayıp - hemen gemiyi terk etme hesabı yapmamalı, kendi kimlik ve kişiliklerini ezdirmeden, evliliği nasıl yürüteceklerini düşünmelidir. Her problemin mutlaka bir çözüm yolu vardır veya bulunabilir.
Deneme yanılma yöntemi pahalı bir yöntemdir. Elektriğin çarptığını anlamak için prize parmak sokmak gerekmez. Evlilikte de profesyonel bir bakış açısına sahip olmalıdır. Çocuk yetiştirirken de buna benzer bir durum söz konusudur. Özellikle baskılı ailelerde yetişen bir çocuk, ileride ebeveyn olunca, 'ben çok çektim, çocuğum çekmesin' diyerek onun her dediğini yapar. Sonra sorunla karşılaştığında da, 'çocuğumun her dediğini yaptım, şimdi ne olacak?' diye çaresizlik içine düşer. Elbise alırken bile uzun süre düşünen insan, hayatiyle ilgili alacağı kararları geçiştirmemeli, iyi düşünüp tasarlamalıdır. Bu konuda duygularıyla hareket etmemeli, hayat tecrübelerinden ders almalıdır. Zevkçilik değil, akıl ve mantık ön planda olmalıdır. Kişi mantığıyla davrandığında, sonradan duygularının da ona uymaya başladığını görecektir. Fakat duygularının peşinde koşan insan, küçük bir tatminsizlik karşısında başka şeylere yönelir. Hayatta istikrarsız, zevklerinin peşinde koşan ve bu yüzden sık eş değiştiren kişilere de rastlanır. Bu tipler üretken olamadıkları için bir müddet sonra yalnızlık içinde yaşamaya mahkum olurlar.

Kişiler iyi niyetlerinin dışında doğru hedefe, doğru yöntemlerle gitmeye çalışmalıdır. İnsan karşıdakini, kendisini mutlu eden biri olarak gördüğü zaman, duyguları mutlu olacaktır; ama mantığının ne söylediğine de bakmalıdır. Kâr - zarar analizi yaparak, yeni bir ilişkinin kendisine ne kazandırıp, ne kaybettireceğini düşünmelidir. Bir an için, 'bu kişiyle uzun süreli bir ilişki kurabilirim' diye düşünüp, fakat sonra o olmayınca bir başkasına yönelmemelidir. Burada doğru olan, 'onunla aramdaki ilişkiyi nasıl onarırım?' sorusuna kafa yormaktır, mantık bunu gerektirir.


EVLİLİK İÇİN MUTLULUK TESTİ
PROF. DR. NEVZAT TARHAN- PSİKİYATRİST

Eşinizi Yeterince Tanıyor musunuz?

Yapılan araştırmalar, evli çiftlerin yarıdan çoğunun birbirlerini tam anlamıyla tanımadıklarını göstermiştir. İspatlanan bir şey daha vardır: Birbirlerini çok iyi tanıyan çiftlerin sevgileri her geçen gün artmaktadır.

Aile danışmanlığı merkezlerine başvuran insanların çoğu, eşinin kendisini anlamadığını söylemektedir. Eşlerin birbirlerini anlamalarının yolu birbirlerini tanımaktan geçer. "Eşimin zevki, eğitimi, beklentisi nedir?" diye sormayan bir eş, yanlış yolda demektir.

Bunun için aşağıdaki test yol gösterici olacaktır. Soruları cevaplayıp eşinizi ne kadar tanıdığınız hakkında fikir edinebilirsiniz:

1. Eşinize bir çanta hediye edeceksiniz, hangi rengi tercih eder?
a) Siyah
b) Kahverengi
c) Bordo
d) Gri
e) Bej

2. Ona bir kazak alacaksınız, hangi rengi tercih eder?
a) Beyaz
b) Kırmızı
c) Mavi
d) Yeşil
e) Siyah

3. Aşağıdakilerden hangi hediyeye daha çok sevinir?
a) Manto
b) Takı
c) Altın saat
d) Fotoğraf makinesi
e) Bilgisayar

4. Nasıl bir arabaya sahip olmak ister?
a) Rahat, sıradan bir araba
b) Spor bir araba
c) Mercedes
d) BMW
e) En iyi yerli

5. Yurt dışı tatil için nereye gitmek ister?
a) Orta Asya
b) Ortadoğu
c) Avrupa
d) Amerika
e) Afrika

6. Sizinle bir hafta sonu için hangi şehri tercih eder?
a) Bodrum
b) Yalova
c) Paris
d) Moskova
e) Kahire

7. Aşağıdaki yemeklerden hangisini tercih eder?
a) Kuru fasulye
b) Balık
c) Döner
d) Açık büfe
e) Makarna

8. Aşağıdakilerden hangisini tanımayı ister?
a) Beğenilen bir yazarı
b) En sevdiği politikacıyı
c) Önemli bir din adamını
d) Takdir ettiği bir sporcuyu
e) Sevdiği bir sanatçıyı

9. Aşağıdaki evlerden hangisine sahip olmayı ister?
a) Dağ evi
b) Kır evi
c) Köy evi
d) Deniz kenarında ev
e) Şato gibi bir ev

10. Eşiniz sizin en çok hangi özelliğinizi beğeniyor?
a) Sesinizi
b) Gözlerinizi
c) Gülüşünüzü
d) Ona karşı tutumunuzu
e) Genel davranışlarınızı

11. Aşağıdaki olumlu özelliklerden hangisi eşinizde en fazladır?
a) Dürüstlük
b) Cesaret
c) Soğukkanlılık
d) Cömertlik
e) Tutumluluk

12. Aşağıdaki olumsuz özelliklerden hangisi eşinizde en azdır?
a) Acelecilik
b) Yalancılık
c) Korkaklık
d) Cimrilik
e) Savurganlık

13. Eşiniz sizinle beraber ne yapmaktan hoşlanır?
a) Müzik dinlemek
b) Maç seyretmek
c) Gezmek
d) Sohbet etmek
e) Yemek yemek

14. En çok neden nefret eder?
a) Soğuk
b) Yağmur
c) Sıcak
d) Fırtına
e) Kalabalık

15. Ona en ağır gelen mecburiyet hangisidir?
a) Doktora gitmek
b) Kuyrukta beklemek
c) Hesap kitap yapmak
d) Diş hekimine gitmek
e) Büyükleri ziyaret etmek

Eşlerin yukarıdaki 15 soruyu ayrı ayrı cevaplamaları, cevap kâğıdını birbirlerine göstermemeleri gerekir. Önce kendi açınızdan doğrunun ne olduğunu işaretleyin, sonra eşinizin açısından soruları cevaplayın. Sonra karşılıklı olarak birbiriniz hakkındaki görüşlerinizi karşılaştırın.

Yanlışlarınız 3'ten azsa: Eşinizi çok iyi tanıyorsunuz demektir. Demek ki birbirinizin zevklerini, hayallerini, eğilimlerini, ne hissettiğini, neyi sevdiğini, nelerden nefret ettiğini biliyorsunuz. Harika bir çift olmak için mükemmel bir altyapınız var. Sizi kutlamak gerekir.

Yanlışlarınız 3-6 arasındaysa: Eşiniz hakkında zaman zaman yanılıyorsunuz demektir. Endişelenmeyin, insanlar birbirlerine çok yakın da olsalar birinin bir başkasını tam anlamıyla tanıması zordur. Kaygılanmayın, bildikleriniz sizi mutlu etmek için yeterli.

Yanlışlarınız 7-10 arasındaysa: Beraberliğiniz geçmişi çok eski değilse bu sonuç normaldir. Daha iyi tanımak için zamana ihtiyaç var. Ama eğer evliliğiniz uzun yıllara dayanıyorsa bu sonuç ortada bir problem olduğunu gösterir. Eşiniz sessiz ya diyaloğa kapalı biriyse, onun hissettiklerini hissetmek, düşündüklerini anlamak için çaba sarf etmelisiniz. Karşılıklı konuşmaya, tartışmaya, birbirinizi anlama çabalı iletişime ihtiyacınız var. İnsan ilişkileri monoloğa değil, diyaloğa dayanmalıdır. Beraber yaşadığınız olayları, konuları, kaygıları paylaşın, evlilik kalbe karşı kalp demektir. Kalbi diyalog eksikliğinizi görüp tamamlarsanız, daha mutlu bir beraberlik sizi bekler.

Yanlışlarınız 11-15 arasındaysa: Durum ciddi, demektir. Bu, eşiniz hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmediğiniz anlamına gelir. Yine de sakin olun. Bunun düzeltilmesi gereken bir durum olduğunu kabullenin, hatta itiraf edin. Mutlu olmak ve evliliğinizi uzun ömürlü kılmak için özel bir gayrete ve çözümler geliştirmeye ihtiyacınız olduğunu unutmayın

 
EVLİLİĞİN TEHLİKELİ DÖNEMEÇLERİ

Uzmanlar, karı kocayı mutluluğa götüren yolun üzerinde tam dört tehlikeli dönemeç noktası bulunduğunu belirtiyor..    

Evliliğin tehlikeli dönemeçleri
Uzmanlar, karı kocayı mutluluğa götüren yolun üzerinde tam dört tehlikeli dönemeç noktası bulunduğunu belirterek, "Bunlardan birincisi, hemen balayının sonundadır. İkincisi, sallantı ve istikrarsızlıkla geçen üç yılın sonundadır. Üçüncüsü ise olaysız ve yeknesak geçen yedi yılın bitiminde, sonuncusu ise evliliğin oldukça ilerlemiş bir döneminde, on beşinci yılda karşınıza çıkar" uyarıda bulunuyor. Uzmanlar, 6 çiftten birinin, bu duraklardan herhangi birine takıldığına ve eşlerinden ayrıldığına dikkat çekiyor.

Rüyanın sonu

Uzmanlara göre, boşanmaların yüzde otuzu, birinci yıl sonunda meydana geliyor. Birinci yıl sırasında ve sonunda meydana gelen boşanmaları "rüyanın sonu" diye nitelendiren uzmanlar, şunları kaydediyor:

"Çünkü evlilikteki samimiyet, sözlülük ve nişanlılıkta görülmeyen büyük foyaları meydana vurur. Gerek kadın, gerekse erkek, hayatına yabancı birinin artık her şeyiyle girmiş olduğunu fark eder. Bu durumdan ekseriyetle kadınlar şikayetçi olur. Bir zamanlar kendisine çiçek, şeker, çeşitli şeyler hediye eden sevimli gencin yerini şimdi, sabahları evin tek banyosunu tekeline alan ve diş macunu tüplerinin ortasından sıkmak gibi kötü huyları olan bir adam almıştır."

Boşanmayı geciktirenler

Boşanmaların yüzde yirmisinin üçüncü yıla rastladığını ifade eden uzmanlar, yolları bu dönemeçte ayrılanları, boşanmalarını geciktirmiş çiftlerin oluşturduğunu bildiriyor. "Esasında bunların, evliliklerinin birinci yılında ayrılmaları gerekirdi" diyen uzmanlar, "Bekleyeyim belki zamanla düzelir" düşüncesinin, ekseriya bu gecikmeye sebep olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, üçüncü yılın sonunda hakim karşısına çıkmış eşlerin çoğunun, boşanma hususunda anlaştıklarını hatırlatıyor.

Büyük hayal kırıklığı

Uzmanlar, yedinci yılın sonunda boşanma oranının yüzde 15 civarında olduğunu vurgulayarak, "Bu yedi yıl, büyük hayal kırıklıkları devresidir. Kadın eski, ufak tefek dertlerine gülebilmektedir. Çünkü şu anda karşılaştığı dertler onlardan çok büyük, gerçek dertlerdir. Şimdi, kocasının ilk zamanlar diş macununu ortasından sıkması onu daha az ilgilendirmektedir. Kadınlar için yedinci yıl boşanmalarının genel sebebi sosyal ve ekonomik meselelerdir. Erkekler için de, yedinci yıl boşanmalarının sebepleri daha fazla bencilliktendir" diyor.

Son tehlike

Uzmanlara göre, bu kadar zaman doğru-dürüst geçindikten sonra 15. yılda birden beliren bu son tehlike, en korkulması lazım geleni. Çünkü bu seferki sebep, sebeplerin en müthişi olan ihtirastır. Kendi yaşlarında veya kendilerinden daha yaşlı kadınlarla evlenmiş erkekler, işe gidip gelirken tanıyıverdikleri herhangi bir genç kadına kapılıp her şeyi unutabilirler. Aynı tehlike, yaşlı erkeklerle evlenmiş kadınlar için de geçerlidir. Bu dördüncü dönemecin tehlikesini atlatan çiftler için evlilik hayatı artık başka bir tehlike göstermez. Tabii çok müstesna haller hariç.

GENÇLERE EVLİLİK ÖNERİLERİ

Gençler, evliliğe borçsuz girin, huzur ve mutluluğunuz her daim olsun!
Gençlere evlilik önerileri
Gençler, huzurlu ve düzenli bir yaşam sürmek amacıyla hayatlarını birleştiriyor. Evlilik sürecinde toplumsal baskılar sebebiyle güçlerinin üzerinde borçlanan çiftlerin ise huzuru bozuluyor. Gelirleri borç taksitlerini ödemeye yetmeyen ailelerde başlayan tartışmalar, çiftleri boşanmalara kadar götürebiliyor. Sonuçta psikolojik sarsıntı yaşayan çiftler, hayatlarının baharında tüm yaşamlarını etkileyecek olaylar zinciriyle karşılaşıyor.

Anne-babaların toplumsal baskılara boyun eğmeden, imkânları ölçüsünde düğün alışverişi yapmalarını öneren uzmanlar, ev eşyası alımında da lükse kaçılmaması gerektiğini ifade ediyor. Klinik psikolog Nevzat Tekin, sade bir evlilik sürecinin makbul olduğunu, şova dönüştürülen düğünlerde ise tarafların ekonomisinin sarsıldığını kaydediyor.

Ekonomik durumlarını olduğundan farklı gösterme çabası içine giren dünürlerin 'çevreye mahcup olmayalım' gibi bir yaklaşımla kapasitesinin üzerinde harcama yaptıklarını hatırlatan psikolog Tekin, "Düğün sürecinde aşırı borçlanan gençler, evlendiklerinde borçlardan kaynaklanan sorunlarla baş başa kalıyorlar. Örneğin takıları satıp borçları ödeme yolu seçildiğinde çiftler karşılıklı bir problem yaşıyor. Ailenin dinamikleri bozuluyor. Sonuçta çiftler psikolojik ve sosyolojik yönden yara alıyorlar." diyor. Ailelere gelir durumuna uygun harcamalar yapmasını öneren Tekin, dünürlerin karşı tarafı da kapasitesinin üzerinde harcama yapmaya zorlamaması gerektiğine işaret ediyor. Tekin, bu hassasiyete dikkat edilen evliliklerin daha sağlıklı yürüdüğünü bildiriyor.

'Nikâhın hayırlısı kolay olanıdır'
Emekli Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Necmettin Nursaçan, Hazreti Peygamber'in "Nikâhın hayırlısı, kolay olanıdır." hadis-'i şerifini hatırlatıyor. Mutluluğun tek başına altın, çeyiz, otomobil veya ev ile elde edilemeyeceğini söyleyen Nursaçan, "Mutluluk, karşılıklı sevgi ve saygıdadır." yorumunu yapıyor. Düğün alışverişlerinin imkânlar nispetinde yapılması gerektiğini vurgulayan Nursaçan, evlere alınan eşyalarda da lükse kaçılmaması tavsiyesinde bulunuyor. Aşırı borçla başlayan evliliklerde bir süre sonra sorunların baş gösterdiğini hatırlatan Nursaçan, "Borçlarını ödeyemeyen damat bu sefer öfkesini gelin hanımdan çıkarmaya başlıyor. Evliliğin tadı tuzu kaçıyor. Saygı, sevgi gidiyor yerine hırs giriyor, hınç giriyor. Böylece sağlam temel atılmamış oluyor." değerlendirmesinde bulunuyor.

Maddî sıkıntılar boşanma sebebi
Avukat Hasip Şenalp, maddi sıkıntı sebebiyle yaşanan boşanmaların tüm boşanma sebepleri arasında önemli bir payı olduğuna dikkat çekiyor. Son yıllarda evlilik sürecinde daha çok harcama yarışı yaşandığını söyleyen Şenalp, "Gençler ilk günden eşyaları tam olsun diye ağır borç yükü altına giriyor. Cicim ayları geçtikten sonra tartışmalar başlıyor. Bu tabii mutluluğu da etkiliyor. " diyor. Şenalp, dünürlerin düğün alışverişine çıkmadan önce konuşup, alınacakları belirlemesi ve 'görsünler' yaklaşımından uzak durması gerektiğini vurguluyor.

EVLİLİKTE RİSK FAKTÖRÜ

Evlilikte ilk 7 yıl tehlikelidir sözü geride kaldı, çünkü artık ilk 2 yılın iyi geçirilmesi çok daha önemli.

Evlilikteki risk faktörü...
Uzmanlar, karı-kocayı mutluluğa götüren yolun üzerinde tam 4 tehlikeli dönemeç noktası bulunduğunu belirterek, bunlardan birincisi hemen balayının sonundadır.

İkincisi sallantı ve istikrarsızlıkla geçen üç yılın sonundadır. Üçüncüsü ise olaysız ve yeknesak geçen 7 yılın bitiminde, sonuncusu ise evliliğin oldukça ilerlemiş bir döneminde, 15. yılda karşınıza çıkar' uyarısında bulunuyor.

İlk yıl çok kritik

Boşanmaların yüzde 30'u ise birinci yıl sonunda meydana geliyor. Yüzde 20'si ise 3. yıla rastlıyor. Uzmanlara göre 'Bekleyeyim belki zamanla düzelir' düşüncesi yanlış. Yedinci yılın sonunda boşanma oranı yüzde 15 civarına ulaşıyor.

Uzmanlar ''Bu 7 yıl, büyük hayal kırıklıkları devresidir. Kadın eski, ufak tefek dertlerine gülebilmektedir. Çünkü şu anda karşılaştığı dertler onlardan çok büyük, gerçek dertlerdir. Şimdi, kocasının ilk zamanlar diş macununu ortasından sıkması onu daha az ilgilendirmektedir.

Kadınlar için yedinci yıl boşanmalarının genel sebebi sosyal ve ekonomik meselelerdir. Erkekler için de, 7. yıl boşanmalarının sebepleri daha fazla bencilliktendir' diyor.

En tehlikeli dönem ise bunca yıl doğru düzgün geçindikten sonra 15. yılda birden gelen tehlike. Çünkü bu seferki sebep, sebeplerin en müthişi olan ihtirastır. Kendi yaşlarında veya kendilerinden daha yaşlı kadınlarla evlenmiş erkekler, genç kadına kapılıp her şeyi unutabilirler. Aynı tehlike, yaşlı erkeklerle evlenmiş kadınlar için de geçerlidir.

EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRÜRMÜ

Evliliklerde yaşanan en büyük tehlikenin aşkın bitmesi olduğu söyleniyor. Peki sizin aşkınız bitti mi?
Evlilik aşkı öldürür mü?
Aşık olduğumuz için evleniriz. Ama nedense evlenince aşk bir rafa kaldırılır. Evlenince aşk biter. Aşk gerçekten biter mi? Yoksa psikolojik olarak aşkın bittiğine biz mi inanırız. Evli olup da aşkı bir ömür boyu süren insanlarda var. Peki bu insanlar nasıl aşkı canlı tutmayı başarıyorlar?

Aşk o insana ulaşamadığın zaman mı güzel sadece? Evlenerek o insana bir ömür adıyoruz da aşkı niye bitiriyoruz? Aşık olmak sadece bekarlara özgü bir olay mı? İkisini bir arada tutmanın nedeni biz değil miyiz? Evlilik aşkı öldürüyor sözü bu kadar etkili mi? Evlendik barklandık aşk bizden geçti diye düşünenler sayesinde aşk ve evlilik iki ayrı kavram halini alıyor. Aslında iç içe yaşanan ve ayrılmaz bir bütün olan aşk ve evlilik bizim sayemizde birbirinden kopuyor. Ardından da evlilik içi sorunlar başlıyor. Evliliği sadece bir kurum haline dönüştürmek için elimizden geleni yapıyoruz.

Aslında ilk aşık olduğumuz zamanları bir düşünelim. O insan bizim için dünyanın en değerli kişisi haline gelir. Yaşam onun çevresinde döner. Onu mutlu etmek için ne gerekirse yaparız. Birlikte aşkın en güzelini yaşarız. Onunla geçen her dakika değerlidir. Zaman su gibi akıp geçer. Gözümüz ondan başkasını görmez. Aklımızda hep yarınlar vardır. Yaşanacak güzel bir ömür ve bitmeyen aşkımız olacaktır. O zamanlar aşkımızın kanıtı olarak evliliği görürüz. Evlilik aşkımızı resmiyete dökmek, tüm dünyaya birlikteliğimizi duyurmanın yoludur.

Evlendiğimiz zaman nedense hepsi son bulur. Tüm dünyaya duyurduğumuz aşkımız sanki önemini yitirmiştir. Evlenmeden önce dünyayı görmeyen gözlerimiz bir anda açılıverir. Evlilikle birlikte önemsiz olan diğer yargılar önem kazanır. Yaşadığımız çevre, aileler birden aşkın önüne geçer. Belki de yetiştiriliş tarzımız nedeniyle evliliğin ağırlığı kaplar hayatımızı. Evli insanlar ağır olurmuş ya. Bir bakarsınız ki evlilik ile birlikte yaşlanmışsınız. Hayattan beklentileriniz bu kadarmış gibi hayata devam edersiniz.

Evlenmeden önce aşık olduğunuz insanı kaybetme korkusuyla yaşarsınız. Evlilik ile bu korkunuz son bulur. Nasılsa artık evlisiniz. Onu kaybetme ihtimaliniz yoktur artık. Aslında bu düşünce o kadar yanlıştır ki... Evli insanlar boşanmıyor mu? Boşanmanın sebeplerini hiç düşündünüz mü? Aşkı ikinci plana atmak boşanmanın başlıca sebepleri arasındadır.

EŞİNİZ ARKADAŞINIZ MI ?

Bir kadın eşiyle arkadaş olabilir mi, bunu iç düşündünüz mü?

Eşiniz arkadaşınız mı?
Yapılan bir araştırmaya göre Amerikalı erkekler en yakın arkadaşlarının eşleri olduğunu söylüyor. Onlar, en gizli duygu ve düşüncelerini eşleriyle paylaşıyor, başları sıkıştığında yine onlara koşuyor. Peki ya kadınlar bu konuda aynı fikirde mi?

Elbette kadınlar bu konuda erkeklerle aynı fikirde değil. Siz en yakın kız arkadaşınızla yaptığınız uzun telefon konuşmalarını, yeni açılan alışveriş merkezindeki mağazaları konu alan sohbetleri eşinizle de yapabilir misiniz? Tabii ki hayır! Çünkü bu onunla asla aynı olmayacaktır. İkili ilişkilerde sınırlar en baştan çizilmiştir ve onları korumak gerekir.

Zaten arkadaşlık aşkla uyuşamaz. Çoğu zaman çift, arkadaşlığı ayrılık merasimine saklar ve iki taraf da birbirine arkadaş kalma sözü vererek ayrılır. Tabii ki bu söz karşılıklı olarak en baştan unutulacağı bilinerek verilmiş bir sözdür. Özellikle kadınlar 'Biz gerçekten arkadaşız, o benim en iyi arkadaşım' dediklerinde aslında tutku ve erotizmi bitmiş ilişkilerinden kaçmakta olduklarının farkına bile varmazlar. Artık baştan çıkarma, tartışma, barışma, bakışma ve sessizlikte tansiyon ve şefkat bitmiştir. Duygusal gel-gitler yerini bir göl kadar durgun olan arkadaşlığa bırakmıştır. Peki gerçekten bir kadın eşiyle arkadaş olamaz mı?

Uzmanlar "hayır" diyor

Evlilik danışmanları bunun pek mümkün olmadığını savunuyorlar. Çünkü aşkı paylaşan insanlar birbirlerine daha yakındırlar. Ve dostluk bu yakınlığı kaldırmayabilir. Aynı zamanda arkadaşlık, erotizmi sulandıran bir unsurdur. Demokratik ve yatay eksenli dinamiklere sahiptir; karşılıklı saygıya ve güvene dayanır. Yani erotizmin tam tersidir. O ise dikey dinamiklere, efendi-köle ilişkisine, dengesi sürekli değişen güç savaşlarına dayanır.

Erotizm, sürekli baştan çıkarmadır. Karşınızda sizin için hep hazır olan biri varsa onunla oyun oynamaya devam etmek istemezsiniz öyle değil mi? Arkadaşlık ise onun orada olduğunu bilmek ve kendini güvende hissetmektir. İşte bu iki boyut birbiriyle asla uyuşmaz.

EVLİLİK GELENEĞİ

Düğünlerin kuralları, asırların izlerini taşır. Çoğumuzun bilmeden uyguladığı evlilik geleneklerinin aslında tahmin ettiğimizden farklı açıklamaları vardır.
   
Evlilik geleneği
Neden damat gelini öper?

Gelini öpmek eskiden evlilik anlaşmasının mühürü olarak kabul edilirmiş. Aynı zamanda gelinin ruhundan bir parçanın damada, damadın ruhundan bir parçanın da geline geçtiğine inanıldığı için bu gelenek günümüze kadar gelmiş.

Düğün pastası niye yapılır?

Pasta, verimliliğin ve iyi şansın sembolü olarak ortaya çıkmıştır. Eski dönemlerde düğün törenlerinin sonunda gelinin başında bir ekmek kırılırmış. Buğdayın, kadın doğurganlığını temsil ettiği kabul edilirmiş. Davetliler de, şans getirmesi için ekmek kırıntılarından alırlarmış. 17. yüzyılda bir Fransız aşçı, bu ekmeğe daha güzel bir şekil vermeye karar vermiş ve ilk düğün pastasını ortaya çıkarmış.

Gelinler neden beyaz giyer?

Beyaz, Romalılar zamanından beri kutlamaların rengi olarak kabul edilir. 20. yüzyılın başında, bu renk masumiyetin ve temizliğin sembolü olmuştur. Günümüzdeyse beyaz yine saflığın ve temizliğin rengi. Ama artık başka renkleri tercih edenler de var.

Düğün sonunda neden çiftin üzerine pirinç atılır?

Bütün kültürlerde, pirinç bolluğun sembolü olarak kabul edilir. Bazı ülkelerde gelinler, ellerinde başak dalları taşır... Konuklar da, şans getirmesi için bunlardan alır.

Neden düğünün sonunda gelin buketi havaya fırlatılır?

Gelinin fırlattığı buketi yakalayan kişinin şanslı olduğuna ve kısa bir süre içinde evleneceğine inanılır.

Hristiyan düğünlerinde nedimeler neden bir örnek giyinir?

Bu, Romalılar'dan kalma bir gelenek. Bazı kötü ruhların, gelinle damadı lanetleyeceğine inanan Romalılar, bu lanetleri yanıltmak için düğüne şahitlik edecek kişilerden bazılarının gelin ve damada benzer giyinmelerini istermiş. Aynı geleneğe daha sonra kilise düğünlerinde de devam edilmiş.

Neden yüzük sol ele takılır?

Çok eski çağlarda tıp ile ilgili araştırmalar yapan ilk bilim adamları, bu parmaktan kalbe doğru, kesintisiz uzanan bir damar olduğuna inanırlarmış. Bu yüzden de evliliğin sembolü olan yüzüğün bu parmakta taşınması, o çağlardan günümüze uzanan bir gelenek olmuş.

KÖTÜ GİDEN EVLİLİK NASIL KURTARILIR ?

Malesef, bunları söylemek yapmaktan daha kolay. İşte evliliğinizde daha iyi iletişimi sağlayacak uzman tavsiyeleri...

Sohbet edin

Günlük koşuşturma içerisinde konuşmaya pek vakit kalmıyor. Çocuklarla, alışveriş listesiyle ve günün dedikodularıyla ilgili ayaküstü konuşulabiliyor ama ruh halinizi, gelecekte yapmak istediklerinizi kısacası paylaşmak isteyip de içinize attığınız bir çok şeyi ancak geniş sohbet zamanlarınızda anlatabiliyorsunuz.Ama bu zamanları yaratmakta sizin elinizde.

İki hafta da bir kez bir saatinizi eşinizle konuşmaya, dertleşmeye ayırmalısınız. Fakat, bu süre içerisinde evliliğiniz ve birbirinizin duygusal istekleri haricinde konular konuşmamaya dikkat etmelisiniz.

Suçlamaktan vazgeçin

Kendinizi şişman hissetmeniz onun hatası değil. "Bana artık hiç iltifat etmiyorsun!" gibi suçlayıcı cümleler kullanacağınıza " Hamilelik kilolarımdan hala kurtulamadım. Beni eskisi gibi çekici bulduğuna inanmak için desteğine ihtiyacım var" gibi olumlu tümceler kullanın.

Değişikliğe açık olun

Uzun süreli evli çiftler artık birbirleriyle ilgili her şeyi bildiklerini düşünürler. Fakat, zaman hepimizin duygularını ve ilgi alanlarını değiştirebilir. Eşinizi hala keşfedeceğiniz çok yönü olan eşşiz bir insan olarak kabul edin.

EVLİLİKTE AŞKI TAZE TUTUN

Bir umutla kurduğunuz evililğiniz monoton bir hal aldığında, küçük önlemlerle aşkınızı geri kazanabileceğinizi unutmayın. Evlenene kadar hiçbir problem yaşamayan çiftlerin çoğu, evlendikten sonra her anlaşmazlığın ve tartışmanın kaynağını evlilik kurumuna bağlıyor. Belki de "Evlenmeseydik bunlar başımıza gelmezdi" diye düşünüyor. Ancak aşkı öldüren evlilik değil, kişilerin kendileri.

Egosunu ihmal etmeyin

Aşk ve cinsel çekim çok güçlü, fakat bir o kadar da narin duygulardır. Hepimiz beğenilmek ve çikci görünmek istemez miyiz? Erkekler de kadınlar gibi kendilerine aşık olunmasından, güzel sözlerden çok hoşlanırlar. Ancak düşüncesiz davranışlar ya da kırıcı sözler, bırakın aşkı geri getirmeyi, var olan ilişkinizi de çok çabuk zedeleyebilir. Her eş ona ne kadar yumuşak ve sevgi dolu davranılırsa davranılsın, eleştirilmekden endişe duyar.

Hayata ilgi gösterin

Genelde eşlerinden ayrılan kadınlar hayata daha güçlü sarılmaya başlar. Kendilerini işlerine verip, güzelliklerine dikkat eder. Bunun için boşanmayı bekliyorsanız, hata edersiniz. Tüm bunları evliyken de yapabilmelisiniz.

Yeni konulardan bahsedin

İster iş arkadaşlarınızla geziye, ister dil ya da dans kursuna gidin. Ama mutlaka kendiniz için bir şeyler yapın. Böylece eşinize anlatacağınız farklı konularınız olur.

Tartışmayın, konuşun

Eşinizle konuşmaktan korkmayın. Bu sayede hoşlanmadığınız durumları ve problemlerinizi anlamasına yardımcı olursunuz. Onu iğnelemeden, kendi durumunuzdan ve hissettiklerinizden bir-iki cümlelye bahsetmeniz yeterli olacaktır. Sizi biraz olsun anlarsa, ilişkiniz daha güzel hale gelir.

Eşinizi değil, kendinizi değiştirin

Onu değiştirmek istedikçe yorulduğunuzla kalırsınız. Gerçek şu ki, kadınlar problemleri konuşarak çözmek isterken, erkekler çok konuşmayı sevmezler. Bu yüzden her şeyi tekrar dile getirmek yerine, davranışlarınızla ona yol gösterin.

Ona akıl hocalığı taslamayın

Kapanmış ya da geçmiştde kalmış konuları tekrar tekrar gündeme getirerek keyifsizlik yaratmayın. Ayrıca her konuya yorum getirip fikrinizi söylerken, her söylediğiniz doğru kabul etmesini beklemeyin.

Onun kurallarını da gözetin

Elbette sağlıklı bir ilişkide baskın rolün eşit dağılmış olması esastır. Ancak arada bir küçük numaralar yapmak yararınıza olabilir. Her zaman ille de eşit olmak için çabalamayın. İletişim kurarken kendisini iyi hissetmesini sağlamak, tamamen sizin yararınıza olur ve işinizi kolaylaştırır.

Çözüm üretin

Bir sorunla karşılaştığınızda, kimim suçlu olduğunu bulmaya çalışmaktan vazgeçin. Sadece çözüme yoğunlaşın ve çözümü konuşun. Karşılıklı suçlamalar ve imalar hem çözümü zorlaştırır, hem de aşkınızı.

 
 
 
 

Bugün 16 ziyaretçi (27 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol